5.08.2009

Beraat Kandilimiz Mübarek Olsun


...Çocuğun biri, babasının tabutu önünde ağıtlar yakıyordu.
''Babacığım, seni nereye götürüyorlar? Seni toprağa
gömecekler.
Seni öyle dar, öyle gam ve kederle dolu bir eve götürüyorlar
ki, altına ne halı serilir ne de hasır.
Orada geceleri ne bir ışığın var ne de gündüzleri bir dilim
ekmeğin. Ne yemek kokusu duyarsın, ne de yemek verirler.
Evinin kapısı olmadığı gibi, çatısına çıkacak bir yolun da
yok. Etrafında dertleşebileceğin bir komşun olmayacak.
Güneş görmeyen bu karanlık yerde, ne olur halin babacığım?''
O sırada cenazede bulunan bir başka çocuk, babasının elinden
çekiştirerek,
''Baba, bu ölüyü bizim eve mi götürecekler? diye sordu. Babası
kızarak,
''Aptal olma oğlum'' dedi. Çocuk,
''Baba bu çocuğun saydığı özelliklerin hepsi bizim evde var.
Anlattığı gibi, ne hasır var ne ışık var ne de doğru dürüst
kapısı, avlusu, çatısı var. Yiyecek, içecek bir şeyimiz de
yok'' dedi.
***
Allah'ın nurunun güneşiyle aydınlanmayan gönüller de mezar
gibidir. Mârifet ve hakikate kapalıdır. Böyle bir gönülden,
mezar daha iyidir.

Gel, nursuz kalmış beden kuyusunun gönül mezarından çık
kurtul. Gökyüzünün güneşi ol. Vaktin Yusuf'u olduğunu bil...(Mesnevi Seçme Hikayeler)

* * * * * * * * * * * * *

Dört Hintli müslüman ibadet etmek için mescide girdi. Namaza
başladılar. Bu sırada mescidin müezzini geldi. Namaz kılan
Hintliler'den biri, namazda olduğunu unutarak müezzine
seslendi:
''Müezzin, ezanı okudun mu?Yoksa, vakit daha girmedi mi?''
Yanındaki Hintli,
''Kardeşim namaz kılarken konuştun, namazın olmadı'' dedi.
Diğer Hintli,
''Amca, sen onu ikaz ederken, senin de namazın bozuldu'' dedi.
Dördüncü Hintli,
''Allah'a şükürler olsun, sizin düştüğünüz hataya düşmedim.
Konuşarak namazımı bozmadım'' dedi.
Bu şekilde, dört Hintli müslümanın da namazı bozulmuş oldu.
***
Nefsânî huylarını terketmeyen, kötü ahlâk sahipleri mânen
hastadır. Hastalığını tedavi etmek için gayret göstermelidir.
Kendi ayıbını ve kusurlarını görmek, mânevî hastalığın
ilâcıdır.
Başkasının ayıbını görmek, o ayıbı satın almaktır. Kendi kusur
ve ayıplarıyla meşgul olana ne mutlu! ...(Mesnevi Seçme Hikayeler)



..Açıklama: Mübârek Gün ve Gecelerde Yapılması Tavsiye Edilen DUÂ ve İBÂDETLER“ isimli eserlerde, tarif edilen bazı namaz, oruç ve duâlar hakkında „mutlaka kılınmalı, tutulmalı, okunmalı“ gibi ifadeler yer almış bulunmaktadır. Halbuki buralarda tarif ve tavsiye edilen ibâdetler, nâfile ibâdetler cümlesinden olup, yerine getirilmesi mecbûri değildir. Fakat, bu „mutlaka“ kelimeleri ile, sadece tarif edilen nâfile ibâdetlerin ehemmiyetine ve karşılığında verilecek mükâfatın büyüklüğüne işâret edilmek istenmiştir.Nitekim hadîs-i kudsîde: „Farzlarla, kulum benim gadabımdan (azabımdan) kurtulur. Nâfilelerle bana (benim rızama) yaklaşır“, buyurulmaktadır.
Böylece; nâfile ibâdetleri yerine getirmek mecbûrî olmamakla beraber, bu ibâdetler kulu Allah'a yaklaştırmaktadır.O halde; mânevî mertebelere nâil olmak isteyen herkes, bu tarif edilen ibâdetleri imkân nisbetinde yerine getirmelidir. Yapılmadığı takdirde ise, mânevî bir mes'ûliyeti yoktur...

Hayırlı Kandiller....

Hiç yorum yok:

Sünnet-i Şerif Ve Hadis İnkarcılarına Duyurulur

 "Bununla beraber Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman, gerek mümin bir erkek ve gerekse mümin bir kadın için, o işlerinde baş...