"Bununla beraber Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman, gerek mümin bir
erkek ve gerekse mümin bir kadın için, o işlerinde başka bir tercih hakkı
yoktur. Her kim de Allah ve Resulüne âsi olursa açık bir sapıklık etmiş olur"
Ahzap Suresi 36.Ayet-i Celile
Ey Rabbim bizi sapkınlığa ve sapıklığa düşmüş kullarından eyleme sen bizleri Hz Resulullah Efendimizin (s.a.v) ve Ashabının(r.a) yolundan ayırma amin
Mânâ İklimi
3.08.2013
5.04.2013
Kendimize Gelelim Dünya Fani Ey İnsanlar
1- Gök çatladığı
vakit,
2- Yıldızlar döküldüğü vakit,
3- Denizler yarılıp akıtıldığı vakit,
4- Kabirlerin içi dışına getirildiği vakit,
5- Herkes neyi önünden gönderdiğini ve neyi geri bıraktığını bilir.
6- Ey insan! İhsanı bol Rabb'ine karşı seni aldatan nedir?
7- O Allah ki seni yarattı, seni düzgün yapılı kılıp ölçülü bir biçim verdi.
8- Seni dilediği her hangi bir şekilde parçalardan oluşturdu.
9- Hayır hayır, siz cezayı yalanlıyorsunuz.
10- Oysa üzerinizde koruyucular var.
11- Değerli yazıcılar
12- Onlar, siz her ne yaparsanız bilirler
13- Kuşkusuz iyiler nimet içindedirler.
14- Kötüler de cehennemdedirler.
15- Ceza günü ona girecekler.
16- Onlar o cehennemin gözünden kaçamazlar.
17- Ceza gününün ne olduğunu sen bilir misin?
18- Evet, bilir misin nedir acaba o ceza günü?
19- O gün, hiç kimsenin başkası için hiçbir şeye sahip olamadığı gündür. O gün buyruk yalnız Allah'ındır.
SURE-İ İNFİTAR(MEAL/ELMALILI M.HAMDİ YAZIR)
Haşa söze daha ne hacet 6. 17.18.19. Ayetler akıllı bir insan için ziyadesiyle açık daha başka izaha anlatıma gerek yok... Rabbim bizleri o dehşetli hesap gününde koruyup Rahmetiyle muamele ettiği kullarının arasına katsın.... AMİN..
2- Yıldızlar döküldüğü vakit,
3- Denizler yarılıp akıtıldığı vakit,
4- Kabirlerin içi dışına getirildiği vakit,
5- Herkes neyi önünden gönderdiğini ve neyi geri bıraktığını bilir.
6- Ey insan! İhsanı bol Rabb'ine karşı seni aldatan nedir?
7- O Allah ki seni yarattı, seni düzgün yapılı kılıp ölçülü bir biçim verdi.
8- Seni dilediği her hangi bir şekilde parçalardan oluşturdu.
9- Hayır hayır, siz cezayı yalanlıyorsunuz.
10- Oysa üzerinizde koruyucular var.
11- Değerli yazıcılar
12- Onlar, siz her ne yaparsanız bilirler
13- Kuşkusuz iyiler nimet içindedirler.
14- Kötüler de cehennemdedirler.
15- Ceza günü ona girecekler.
16- Onlar o cehennemin gözünden kaçamazlar.
17- Ceza gününün ne olduğunu sen bilir misin?
18- Evet, bilir misin nedir acaba o ceza günü?
19- O gün, hiç kimsenin başkası için hiçbir şeye sahip olamadığı gündür. O gün buyruk yalnız Allah'ındır.
SURE-İ İNFİTAR(MEAL/ELMALILI M.HAMDİ YAZIR)
Haşa söze daha ne hacet 6. 17.18.19. Ayetler akıllı bir insan için ziyadesiyle açık daha başka izaha anlatıma gerek yok... Rabbim bizleri o dehşetli hesap gününde koruyup Rahmetiyle muamele ettiği kullarının arasına katsın.... AMİN..
13.12.2012
Hz.İmam-ı Azam (Rah.aleyh) ve İlmi 1
İmâm-ı A’zam’ın büyüklüğünü çekemeyenler,
onun Peygamber efendimizin sünnet-i seniyyesini bırakıp sâdece kendi
aklıyla ve kıyas yoluyla hareket ettiği dedikodusunu yayıyorlardı.
Söylenenler Peygamber efendimizin torunlarından Muhammed Bâkır
hazretlerinin kulağına ulaştı. Seyyid Muhammed Bâkır hazretleri İmâm-ı
A’zam’la görüştüğü zaman ona buyurdu ki: Sen, ceddim Resûlullah’ın
(sallallahü aleyhi ve sellem) dînini kıyasla değiştiriyormuşsun?
deyince, İmâm-ı A’zam: Allah korusun, böyle şey nasıl olur? Lâyık
olduğunuz makâma oturunuz benim size hürmetim var dedi. Bunun üzerine,
Muhammed Bâkır oturunca, İmâm-ı A’zam da onun önüne diz çöktü ve
aralarında şu konuşma geçti. İmâm-ı A’zam şöyle dedi: “Size üç suâlim
var, cevap lütfediniz?” Kadın mı daha zayıftır, erkek mi? diye sordu. O
da, kadın daha zayıf dedi. Kadının mirâsda hissesi kaç? Erkek iki hisse,
kadın ise bir hisse alır, deyince; Bu, ceddin Resûlullah’ın (sallallahü
aleyhi ve sellem) kavli değil mi? Eğer ben bozmuş olsaydım, erkeğin
hissesini bir, kadınınkini iki yapardım. Fakat ben kıyas yapmıyorum,
nassla (âyet ve hadîs ile) amel ediyorum.
İkincisi: Namaz mı daha fazîletli, yoksa
oruç mu? Namaz daha fazîletli, diye cevap verdi. Eğer ben ceddinin
dînini kıyasla değiştirseydim, kadın hayızdan temizlendikten sonra,
namazını kazâ etmesini söylerdim. Orucu kazâ ettirmezdim.Fakat ben
kıyasla böyle bir şey yapmıyorum.
Üçüncüsü: Bevil mi daha pis, yoksa meni
mi? Bevil daha pisdir diye cevap verdi. Eğer ben ceddinin dînini kıyasla
değiştirseydim bevilden sonra gusül, meniden sonra abdest alınmasını
bildirirdim. Fakat ben hadîse aykırı rey kullanarak, kıyas yaparak
Resûlullah efendimizin dînini değiştirmekten Allahü teâlâya sığınırım.
Böyle şeyden beniAllah korusun dedi. Nass (Kitapdan ve sünnetden delil)
olan yerde kıyas yapmadığını, delili bulunmayan meseleleri, delili
bulunan meselelere benzeterek kıyas yaptığını söyleyince, Muhammed Bâkır
onu kucaklayıp alnından öptü.
11.12.2012
Süs !
Hoca, medresede ders verirken talebenin biri arasıra ayağa kalkar. Hoca sebebini sorar.
Talebe: -Efendim Hızır geliyor da ondan.
Hoca: -Ben niçin görmem?
Talebe: -Sorayım efendim, deyip tekrar geldiğinde sorar.
Hızır Aleyhisselam’ın:
-Hocan süsü ile çok uğraşıyor. Medreseye gelirken ayna önünde, cübbe
sarık şöyle mi yakıştı, böyle mi yakıştı, diye fazla meşgul oluyor. Bu
gibi haller manevi terakkiye manidir, buyurduğunu hocaya bildirdiği
günden itibaren, ayna karşısına geçmeyi terkedip, süslenmekten uzak
kalan hocaefendinin, sarığı eskiyip sallanmaya başladığından “Saçaklı
Hoca” ismi verilmiştir. (Rahmetullahi Aleyh.) Terakki-i maneviye mani
olan zinetten uzak kalmalı.
6.12.2012
Müslüman İçin Dünya
İbn Ömer’den (r.a)
nakledildiğine göre o şöyle demiştir: Allah Rasülü (s.a.v) (bir defasında)
omuzumdan tuttu ve şöyle buyurdu:
“Dünyada sanki bir yabancı (garib) veya yolcu
imişsin gibi ol. ” İbn Ömer (r.a) şöyle derdi:
“Akşama ulaşırsan
sabahı bekleme. Sabaha çıkarsan akşamı bekleme. Sağlığından hastalığın için,
hayatından ölümün için (hisse-pay) al”.[219]
Efendimiz’in
(s.a.v), ”Dünyada sanki bir yabancı veya
yolcu imişsin gibi ol” ifadesi: Ona sıkı sıkıya bağlanma. Onu vatan edinme.
Kendi kendine orada ebediyyen kalacakmış gibi düşünme. Dünyaya, kendi vatanında
olmayan ve hemen ailesine kavuşmak isteyen yabancı bir kimsenin bağlandığı
gibi bağlan. İşte
Selman-ı Farisî’nin sözünün manası da budur. O şöyle demişti:
“Dostum (s.a.v)
bana dünyadan, bir binicinin azığı kadar almamı tavsiye buyurdu.”
Dünyaya kıymet
vermemekle alakalı şöyle bir şiir söylenmiştir:
“Kalıcılar binası
mı kurarsın? Eğer akledersen pek az burada kalırsın.
Göç kervanının ağaç
altında uğradığı kimseye ağacın gölgesi yeterlidir. ”
Yine dünyaya
verilecek değerle alakalı olarak şöyle denir:
”Bekası olmayan
yurtta bekayı arzularsın. Yer değiştirmeyen bir gölge hiç duydun mu sen.
”
Bir başkası da
şöyle der:
”Onunla hapsolundun
severken sen onu. Onda hapsolunmuşken nasıl seversin onu.
Avunup oynama
içinde bulunduğun bu evde. Ayrılır senden gafil olduğun bir günde.
Sana yemek yedirir,
ama ondan yediklerini. Yiyecek o da senden yakın zamanda. ”
Hadis-i şerifte
uzun emel sahibi olmamaya, tevbede acele davranmaya, ölüm için hazırlanmaya
delil vardır. Bir ameli varsa inşaallah desin. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Allah’ın dilemesine bağlamadıkça (inşaallah
demedikçe) hiçbir şey için bunu yarım yapacağım deme. ”[220]
Efendimiz’in, “Sıhhatinden al” ifadesi: Onun bu emri
kişinin ameli salih işleme sureti ile sağlıklı olduğu vakitlerin kıymetini
bilmesi içindir. Zira bazı zamanlarda hastalık ve yaşlılıktan kaynaklanan bir
sebepten dolayı oruç tutmaya, namaz kılmaya ve benzerlerine gücü
yetmeyebilir.
Efendimiz’in”hayatından ölümün için” ifadesi:
Efendimiz (s.a.v), (ahıret için) azık hazırlamayı emretmiştir. Allah’ın (cc):
“Her bir kışi yarın için ne hazırladığına
baksın. ”[221]
ifadesi de bu manadadır. Kişı ölünceye kadar bunu önemsemez, ölünce de: “Rabbım, beni döndür de terkettiğim salih
amelleri yapayım.”[222]
der.
İmam Gazali, şöyle
der: “Adem oğlunun beraberindeki bedeni, kendisi ile iyi ameller işlediği, bir
ağ gibidir. Hayrı kazanır da ölürse o kendisine yeter. Bundan sonra artık ağa
ihtiyacı yoktur. Ki o ölümle kendisinden ayrılan bedendir. Şüphesiz insanın
ölmekle dünyaya olan hırsı kesilir. Kabir azığı olması sebebiyle nefs iyi
amelleri arzular. Şayet beraberinde iyi amel varsa yetinir. Eğer yoksa, dünyaya
azık olmak için dönmek ister. Bu istek ağın kendisinden alınışından sonra
olduğundan ona, heyhat, geçti denilir. Kişi devamlı bir şaşkınlık ve ağın
alınmasından önce azık alma hususundaki gevşekliğine pişmanlık içinde bocalar
durur. İşte bu sebeble Allah Rasülü (s.a.v) “Hayatından ölümün için al.” demiştir.
Yüce olan Allah’tan (c.c) başka hiçbir
güç ve kuvvet sahibi yoktur. ”[223]
-------------------------------------------------------------------------------:
[219] Buhari, Rikak 3 (nr. 6053); Tirmizi, Zühd 25; İbn Mâce,
Zühd 3.
[220] Kehf: 18/23.
[221] Haşr: 59/18.
[222] Müminûn: 23/99-100.
[223] İmam Nevevi, Kırk Hadis, Kahraman Yayınları:
167-169.
1.12.2012
FUDAYL BİN İYÂD(rahm.aleyh) Hazretlerinden
......... ............... .........
Yolda giderken insanların neşe ve sevinç içinde olduklarını görünce; "Nice neşeli ve sevinçli kimseler vardır ki, onlara nasib olacak kefenlikler dokunup satışa çıkarılmıştır bile." buyurdu.
Kendisine; "Belâ ve musîbete uğramış kimseler hakkında ne yapmamız uygundur?" denildi. O zaman; "Onların acılarını paylaşarak ağlayınız. Sizin de onlar gibi, belki de daha şiddetli bir şekilde, günahlarınızın karşılığı olarak belâ ve cezâya çarpılmanız muhtemeldir." buyurdu. Fudayl hazretleri çoğu zaman yanında bulunan yemek ve paradan hapishânedekilere gönderir ve onlar için; "Bunlar muhtaç ve çâresiz kimselerdir." der, merhâmet ederdi.
Fudayl hazretleri bir zaman hastalanmıştı. Arkadaşları ziyâretine geldiler ve ona; "Bir arzunuz var mı?" diye sordular. O; "Evet! Çok sevdiğim din kardeşim Yûsuf binEsbât'ı ölmezden önce bir defâ daha görmek istiyorum." buyurdu. Din kardeşini unutmamak lâzım geldiğini yanındakilere göstermek istedi.
Kendisine mümin ve münâfığın hâli soruldu. O; "Mümin, tatlı tatlı meyvesini versin diye hurma diker, fakat onun diktiği hurmada diken bitmesinden de korkusu vardır. Münâfık ise, hurma yerine dikenli bir ot diker ve bundan tâze hurma bitmesini bekler." buyurdu.
Fudayl bin İyâd hazretlerinin kalbi yufka, gözleri yaşlıydı. "Ağlamak, gözün ağlaması değil, kalbin ağlamasıdır. Adam var ki gözleri ağlar, fakat kalbi hastadır. Çünkü münâfıkların ağlaması, kalpten ve içten değil, sâdece baştaki gözden gelir." buyurdu.
Bir arefe günü Arafat'ta vakfe yaptı. Öğleden akşama kadar ağladı. Hem de günâhları düşünüp; "Şu günde bağışlanmış olsa bile vah yaptığım çirkin işlere, vah günâhlarıma." deyip dururdu.
Kendisinden kötü âlimlerden soruldu. Buyurdu ki: "Ümmetlerin herbiri, Rahmânın yolu üzerine oturmuş kötü âlimler yüzünden helâk olurlar. Onlar habis amelleri ile Allahü teâlânın yolunu kesmiş, insanlara engel olmuş olurlar."
Ona; "Şeytan insanı ne ile tuzağa düşürür?" dediler. O; "İblis, üç şeyden biri ile âdemoğlunu tuzağına düşürür. Birincisi kendini beğenmesi, ikincisi amelini gözünde büyütmesi, üçüncüsü günahlarını unutmasıdır."
İbâdetlerin, farzlarına, vâciplerine ve sünnetlerine uygun olarak yerine getirilmesini söylerdi. Bu hususta; "Kulun amelini güzelce edâ etmesi kadar şeytanın belini kıran bir şey yoktur. Zîrâ Allahü teâlâ meâlen; "Hanginizin daha güzel amel edeceğini imtihan etmek için..." (Mülk sûresi: 2) buyurdu. Kul, kırk yaşına bastığı zaman bütün isyân ve günahlardan tövbe etmezse, şeytan onun alnını sığar durur ve; "Felah ve kurtuluştan uzak kalan bir yüze feda olayım." der." buyurdu.
İnsanları haram ve şüphelilerden sakındırırdı. Bu hususta; "Sakın şüpheli bir şeyle Mekke yoluna koyulayım demeyiniz. Biliniz ki haram ve şüpheli şeylerden bir dirhemin altıda biri kadar bir hakkı sâhibine iâde etmek, içinde şüpheli kazanç bulunan malla yapılacak beş yüz nâfile hacdan Allah yanında daha kıymetlidir." buyurdu.
Bir gün sevdiklerine şu hikmetli sözleri söyledi: "Azarlaması çok olanın arkadaşı az olur. Kim fâcir, zâlim kimseye yardım ederse, onu günahlara karşı kamçılamış olur. Kim alçak kişiden meded umarsa, kendisine ihânet etmiş olur. Kim ilmiyle âmil olmayandan ilim öğrenmek isterse, câhilliğini arttırmış olur. Kim ahmak adama ilim öğretmeye çalışırsa, şüphesiz ömrünü faydasız bir şeyle geçirmiş olur. Kim nanköre iyilik ederse, nîmeti zâyi etmiş olur." buyurdu.
Bir zaman mücâhidler savaşa gitmek istediklerinde ona uğrayıp duâ istediler. O; "Ey Allah yolunda cihâda çıkanlar! Günahlarınızdan tövbe ediniz.Çünkü bu elinizdeki kılıçlardan daha çok size siper olur." buyurdu.
Yolda giderken insanların neşe ve sevinç içinde olduklarını görünce; "Nice neşeli ve sevinçli kimseler vardır ki, onlara nasib olacak kefenlikler dokunup satışa çıkarılmıştır bile." buyurdu.
Kendisine; "Belâ ve musîbete uğramış kimseler hakkında ne yapmamız uygundur?" denildi. O zaman; "Onların acılarını paylaşarak ağlayınız. Sizin de onlar gibi, belki de daha şiddetli bir şekilde, günahlarınızın karşılığı olarak belâ ve cezâya çarpılmanız muhtemeldir." buyurdu. Fudayl hazretleri çoğu zaman yanında bulunan yemek ve paradan hapishânedekilere gönderir ve onlar için; "Bunlar muhtaç ve çâresiz kimselerdir." der, merhâmet ederdi.
Fudayl hazretleri bir zaman hastalanmıştı. Arkadaşları ziyâretine geldiler ve ona; "Bir arzunuz var mı?" diye sordular. O; "Evet! Çok sevdiğim din kardeşim Yûsuf binEsbât'ı ölmezden önce bir defâ daha görmek istiyorum." buyurdu. Din kardeşini unutmamak lâzım geldiğini yanındakilere göstermek istedi.
Kendisine mümin ve münâfığın hâli soruldu. O; "Mümin, tatlı tatlı meyvesini versin diye hurma diker, fakat onun diktiği hurmada diken bitmesinden de korkusu vardır. Münâfık ise, hurma yerine dikenli bir ot diker ve bundan tâze hurma bitmesini bekler." buyurdu.
Fudayl bin İyâd hazretlerinin kalbi yufka, gözleri yaşlıydı. "Ağlamak, gözün ağlaması değil, kalbin ağlamasıdır. Adam var ki gözleri ağlar, fakat kalbi hastadır. Çünkü münâfıkların ağlaması, kalpten ve içten değil, sâdece baştaki gözden gelir." buyurdu.
Bir arefe günü Arafat'ta vakfe yaptı. Öğleden akşama kadar ağladı. Hem de günâhları düşünüp; "Şu günde bağışlanmış olsa bile vah yaptığım çirkin işlere, vah günâhlarıma." deyip dururdu.
Kendisinden kötü âlimlerden soruldu. Buyurdu ki: "Ümmetlerin herbiri, Rahmânın yolu üzerine oturmuş kötü âlimler yüzünden helâk olurlar. Onlar habis amelleri ile Allahü teâlânın yolunu kesmiş, insanlara engel olmuş olurlar."
Ona; "Şeytan insanı ne ile tuzağa düşürür?" dediler. O; "İblis, üç şeyden biri ile âdemoğlunu tuzağına düşürür. Birincisi kendini beğenmesi, ikincisi amelini gözünde büyütmesi, üçüncüsü günahlarını unutmasıdır."
İbâdetlerin, farzlarına, vâciplerine ve sünnetlerine uygun olarak yerine getirilmesini söylerdi. Bu hususta; "Kulun amelini güzelce edâ etmesi kadar şeytanın belini kıran bir şey yoktur. Zîrâ Allahü teâlâ meâlen; "Hanginizin daha güzel amel edeceğini imtihan etmek için..." (Mülk sûresi: 2) buyurdu. Kul, kırk yaşına bastığı zaman bütün isyân ve günahlardan tövbe etmezse, şeytan onun alnını sığar durur ve; "Felah ve kurtuluştan uzak kalan bir yüze feda olayım." der." buyurdu.
İnsanları haram ve şüphelilerden sakındırırdı. Bu hususta; "Sakın şüpheli bir şeyle Mekke yoluna koyulayım demeyiniz. Biliniz ki haram ve şüpheli şeylerden bir dirhemin altıda biri kadar bir hakkı sâhibine iâde etmek, içinde şüpheli kazanç bulunan malla yapılacak beş yüz nâfile hacdan Allah yanında daha kıymetlidir." buyurdu.
Bir gün sevdiklerine şu hikmetli sözleri söyledi: "Azarlaması çok olanın arkadaşı az olur. Kim fâcir, zâlim kimseye yardım ederse, onu günahlara karşı kamçılamış olur. Kim alçak kişiden meded umarsa, kendisine ihânet etmiş olur. Kim ilmiyle âmil olmayandan ilim öğrenmek isterse, câhilliğini arttırmış olur. Kim ahmak adama ilim öğretmeye çalışırsa, şüphesiz ömrünü faydasız bir şeyle geçirmiş olur. Kim nanköre iyilik ederse, nîmeti zâyi etmiş olur." buyurdu.
Bir zaman mücâhidler savaşa gitmek istediklerinde ona uğrayıp duâ istediler. O; "Ey Allah yolunda cihâda çıkanlar! Günahlarınızdan tövbe ediniz.Çünkü bu elinizdeki kılıçlardan daha çok size siper olur." buyurdu.
21.07.2012
Hoş Geldin Mübarek Ay
Kur'an-ı Kerim'de: "Ey iman edenler!.. Sizden evvelki
(ümmet)lere yazıldığı gibi, sizin üzerinize de oruç yazıldı (farz
kılındı). Tâ ki, korunasınız"(Bakara Suresi.183) hükmü beyan
buyurulmuştur. Oruç'un Hicret'ten sonra "Farz" kılındığı hususunda
ittifak vardır. Sahih olan rivayete göre; Bedir Savaşı'ndan kısa bir
süre sonra farz kılınmıştır.(6) Hz. Aişe (r.anha) validemizden
rivayete göre; Resûl-i Ekrem (sav) daha önce Aşûre orucuna devam
buyurmuştur. Hz. Muaz b. Cebel (ra)'den rivayet edilen bir habere göre
de; Medine'de her ay üç gün oruç tutmuş ve bunu ashabına da tavsiye
etmiştir. İmam-ı Merginani: "Şüphesiz ki; Ramazan ayında oruç tutmak
farzdır. Çünkü Allahû Teâla (cc): "Sizin üzerinize oruç farz kılındı"
buyurmuştur. Ayrıca farziyeti hususunda icmâ teşekkül etmiştir. Bundan
dolayı Ramazan orucunun farziyetini inkâr eden kâfir olur"(7) hükmünü zikretmektedir.
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Oruç insanı cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır; tıpkı sizi harpte ölüme karşı muhafaza eden bir kalkan gibi"(8) buyurduğu bilinmektedir. Malûm olduğu üzere oruç; mükellefi her türlü şehvetten alıkoyan ve ihlâsı artıran bir ibadettir. Açlığa, susuzluğa ve nefsin diğer arzularına boyun eğmemek ve direnmek açısından da oldukça önemlidir. Allahû Teâla (cc)'ya iman eden ve O'nun uğrunda cihad'a karar veren mü'min oruç ibadeti ile kuvvetli bir iradeye sahip olur. Hicrî Takvim; ayın hareketlerine göre değiştiği için, her yıl diğerine nisbetle on veya onbir gün önce gelir. Dolayısıyla insan bazen (-30) derecede, bazen de (+40) derecede oruç tutar. Bu bir anlamda mükellefin "Dondurucu bir soğukta ve kavurucu bir sıcakta dahi, Allahû Teâla (cc)'nın emirlerine uymaya hazırım" taahhüdünde bulunmasıdır. Ayrıca bir ay süre ile; nefsinin bütün şehvetlerini terketmesi oldukça önemli bir hadisedir.
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Oruç bir kalkandır. Oruçlu kem (kötü) söz söylemesin. Oruçlu, kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyene iki defa "Ben oruçluyum" desin.
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Oruç insanı cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır; tıpkı sizi harpte ölüme karşı muhafaza eden bir kalkan gibi"(8) buyurduğu bilinmektedir. Malûm olduğu üzere oruç; mükellefi her türlü şehvetten alıkoyan ve ihlâsı artıran bir ibadettir. Açlığa, susuzluğa ve nefsin diğer arzularına boyun eğmemek ve direnmek açısından da oldukça önemlidir. Allahû Teâla (cc)'ya iman eden ve O'nun uğrunda cihad'a karar veren mü'min oruç ibadeti ile kuvvetli bir iradeye sahip olur. Hicrî Takvim; ayın hareketlerine göre değiştiği için, her yıl diğerine nisbetle on veya onbir gün önce gelir. Dolayısıyla insan bazen (-30) derecede, bazen de (+40) derecede oruç tutar. Bu bir anlamda mükellefin "Dondurucu bir soğukta ve kavurucu bir sıcakta dahi, Allahû Teâla (cc)'nın emirlerine uymaya hazırım" taahhüdünde bulunmasıdır. Ayrıca bir ay süre ile; nefsinin bütün şehvetlerini terketmesi oldukça önemli bir hadisedir.
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Oruç bir kalkandır. Oruçlu kem (kötü) söz söylemesin. Oruçlu, kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyene iki defa "Ben oruçluyum" desin.
Ruhum
yed-i kudretinde olan Cenab-ı Hak'ka (cc) yemin ederim ki; oruçlu ağzın
(açlık) kokusu, Allah indinde misk kokusundan daha temizdir.
Cenab-ı
Hak (cc) buyurmuştur ki; "Oruçlu kimse benim (rızam) için yemesini,
içmesini, cinsi arzusunu bırakmıştır. Oruç doğrudan doğruya bana edilen
(riya karışmayan) bir ibadettir. Onun (sayısız) ecrini de doğrudan
doğruya ben veririm. Halbuki başka ibadetlerin hepsi on misliyle
ödenmektedir""(9) buyurduğu bilinmektedir.
.............................................................................................:
(6)
Mecmûat'u't Tefasir İst: 1970, Çağrı Yay. C: 1, Sh: 257, (Haazin böl.).
Ayrıca İbn-i Kesir - Tefsirû'l Kur'an'il Azim - Beyrut: 1969, D. Marife
C: 1, Sh: 213.
(7) İmam-ı Merginani - El Hidaye şerhû Bidayetü'l Mübtedi - Kahire: 1965, C: 1, Sh: 118.
(8) Sünen-i Nesai - İst: 1401, Çağrı Yay. C: 4, Sh: 167, (K. Savm: 43)
(9)
Abdi'l Latifi'z Zebidi - Sahih-i Buhari Muhtasarı, Tecrid-i Sarih
tercemesi ve şerhi - Ankara: 1974 (3 bsm) C: 6, Sh: 248, Had. No: 897.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Sünnet-i Şerif Ve Hadis İnkarcılarına Duyurulur
"Bununla beraber Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman, gerek mümin bir erkek ve gerekse mümin bir kadın için, o işlerinde baş...
-
Hatırlanacağı üzere büyük veli İbrahim Ethem'e gelen bir genç, halinden şikâyette bulunarak: -Efendim, der nefsimden şikâyetçiyim, ist...
-
Muhammed b. Mukatil'den nakledildiğine göre bir kimse İmam Azam'a şöyle bir soru sordu: “Şu kimse hakkında ne dersiniz ki; Allah...
-
......... ............... ......... Yolda giderken insanların neşe ve sevinç içinde olduklarını görünce; "Nice neşeli ve sevinçli ki...