
HZ.Ömer'den (r.a.) rivayetle:
Allah'a en sevimli eviniz, içinde ikram gören bir yetimin bulunduğu evdir.[1]
HZ.İbni Abbas (r.a.) rivayet ediyor:
Sizin Allah'a en sevimli olanınız, az yiyip içen ve bedence hafif olanı nızdır.[2]
En büyük nimetlerden biri olan sağlık, ağız tadıyla hayat sürebilmenin en önemli unsurlarından biridir. Bunda dengeli ve ölçülü yiyip içmenin önemi elbetteki büyüktür.
Sağlığı tahrip eden sebeplerin ilk sıralarında ise çok yemek, aşırı ve dengesiz beslenme gelmektedir. Böyle davranmak herşeyden önce sorumluluk getirir. Çünkü bunda vücud emanetini gerektiği gibi koruyamamak, tehlikeye atmak söz konusudur. Hadiste bildirildiğine göre vücudumuzun da bizim üzerimizde hakkı olduğuna göre ona karşı vazifemiz onu gerektiği gibi korumak, tehlikelere maruz bırakmamaktır. Aksi halde "Kendi kendinizi tehlikeye atmayınız"[3] âyetindeki îka-za girmekten kurtulamayız.
Fazla beslenme sonucu ortaya çıkan şişmanlık her organa gerektiğinden fazla yük yüklemek, dolayısıyla onlara eziyet etmek, onları yormak demektir. 70 kiloluk bir vücuda hizmet etmesi gereken bir kalbin 80 kiloluk bir vücuda hizmet etme mecburiyetinde kalışını düşünün. Aslında bu başta kalb olmak üzere birçok organa zulmetmek demektir.
İş bununla kalmamakta; şişmanlık, yüksek tansiyon, kalb, damar, böbrek, solunum, sindirim, kemik, eklem hastalıklarından tut, ânî ölümlere varıncaya kadar birçok rahatsızlıklara sebep olmaktadır. Sağlık kitaplarında bunlar bir bir anlatı.
Kur'ân-ı Hakim, bu durumlara düşmememiz için ikazda bulunmakta, 'Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz"[4]buyurmaktadır. İslâm âlimleri bu âyeti sağfık açısından o kadar önemli görürler ki "Tıbbın yarısı işte budur!" derler.
Peygamberimizin, âdemoğlunun doldurduğu kapların en kötüsünün mide olduğunu bildirişi oldukça manâlıdır. Yeme içmede takip edilmesi gereken usûlü de şöyle belirtmişlerdir: "Âdemoğluna belini doğrultacak kadar yemek yeterlidir. Eğer yemek istiyorsa midesini üçe ayırsın. Bir kısmını yemekle, bir kısmını da suyla doldursun. Üçte birini de boş bıraksın." Gelişen ilim bu hadîste tavsiye edilen usûlün insan hayatı için son derece faydalı olduğunu kabullenmekte, böyle davranmanın birçok hastalığa engel olduğunu belirtmektedir. Bu hususta diğer bir ölçü de iyice acıkmadan yemek yememe, yerken de daha iştah varken kalkmadır. Resûlullah zamanında Arabistan'a İran'dan bir doktor gelmiş, hastaları tedavi etmek istemişti. Ne var ki aradan günler geçtiği halde hiçbir hasta gelmemişti. Kendisine iş çıkmayacağını anlayınca Peygamberimize gelmiş, gitmek için izin istemişti. Fakat merak ettiği bir sorusu vardı. Sahabe ne yapıyordu da hasta olmuyordu? Peygamberimize sormadan edemedi. Şu cevabı verdi Peygamberimiz: "Benim Ashabım iyice acıkmadan yemek yemezler. Yedikleri zaman da tıka basa değil, daha iştahtan varken kalkarlar." İranlı doktor heyecanlandı ve şöyle dedi: "İşte sağlığın şartı budur!"
İbni Sina da sağlıklı yaşamada, yeme içmede ölçülü olmanın önemli rolünü şöyle anlatır:
"Tıp ilmini iki satırda topluyorum. Sözün güzelliği kısalığtndadır. Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört beş saat kadar daha yeme. Şifa, hazımdadır. Yani kolayca hazmedeceğin miktarı ye. Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, yemek üstüne yemek yemektir."
Sağlığı korumanın manevî hayata yönelik faydaları da vardır. Manevî hayatın devamı, çokça ibadet edebilmek, şevk ve zevkle manevî hizmetlere yönetebilmek için de sağlık çok önemlidir. Sağlık tehlikeye düştü mü, bu hizmetler de büyük ölçüde aksayacakta. Hasta insan îcabında yerinden kalkamazken, genç ve dinç bir kimse zevk ve şevkle kendini ibadete verebilecektir. "Kuvvetli mü'min zayıf mü'minden hayırlıdır" hadîsinin mânâlarından biri de "Sağlıklı mü'min, sağlığı bozuk mü'mine göre daha hayırlıdır" şeklindedir.
Çok yiyip içme manevî hayatın zedelenmesine ele sebep olabilir. Çünkü böyle bir insan, manevî hayatı sarsabilen helali, haramı araştırma titizliğini de yitirebilir. Hele maneviyatı zayıfsa imkânları yetmediğinde kolaylıkla haramlara girebilir.
Bu kısa izahtan sonra Allah'a en sevimli olan insanın az yiyip içen ve bedence hafif olan insan olarak belirtilmiş olmasının hikmet ve önemi herhalde daha iyi anlaşılmış olacaktır.
---------------------------------------------------------------------:
1-Beyhaki’nin Şi’bü’l-İman’ından.
2Deylemi’nin Müsnedü’l-Firdevs’inden
3Bakara Sûresi, 195.A.C
4.A'raf Sûresi, 31.A.C
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder